Ankara ve çevresinin milyonlarca yıl önceki flora ve faunası, bitki ve hayvan
fosil kalıntıları Tabiat Tarihi Müzesi ve Anadolu Medeniyetleri Müzesi/Ankara
Bölümünde sergilenmektedir.
Tabiat Tarihi Müzesi'nde sergilenen, Ankara/Koserelik'te bulunmuş 193 milyon
yıl yaşındaki dev bir Ammonoid (Mürekkep Balığı'nın atası) fosili ve
Ankara/Beşkonak'taki balık fosili Ankara ve çevresinin uzun yıllar önce bir
deniz olduğunu göstermektedir. Kazan İlçesi Güvenç mevkiinde bulduğumuz denize
ait midye benzeri ve deniz yıldızlan gibi organizmalar da bu durumu
desteklemektedir.
Anadolu'daki insan karakterli ilk fosil primat kalıntıları Fikret Ozansoy
tarafından Ankara'da bulunmuş ve Ankara Pithecus Metai Ozansoy adı
verilmiştir.
Ankara ve çevresi tarih öncesi çağlardan itibaren sürekli olarak yerleşim
görmüştür. Ankara'nın bilinen tarihi Paleolitik Çağa kadar uzanmaktadır. Bu
döneme ait çeşitli eserlere Gâvurkale, Ergazi, Lodumlu ve Maltepe'de
rastlanmıştır.
Keçiören/Solfasol, Çubuk Çayı yakınındaki Eti Yokuşu, Bağlum, Ayaş-Güdül
yakınındaki Karalar ve Tuz Gölü'nün kuzey ve doğu kıyılarında Alt Paleolitik
dönem eserleri bulunmuştur. Mezolitik Çağa ait eserler ise Macunköy'de ele
geçirilmiştir.
Ankara Kalesi'nde yapılan çalışmalarda. Neolitik Çağa ait bir taş baka
parçası bulunmuştur.
Ahlatlıbel ile Koçumbeli'de Kalkolitik Çağ ve Tunç Çağına ait bulunan küçük
saray kalıntıları ise buralarda küçük prensliklerin olduğunu
kanıtlamaktadır.
Ankara çevresindeki vadilerde Tunç Çağına ait bir ya da birkaç höyük
bulunmuştur. Sincan, Atatürk Orman Çiftliği çevresi, Karaoğlan, Yalıncak,
Karayavşan, Bitik ve Polatlı/Karahöyük bunlar arasında sayılabilir. Bu dönemde
yerleşik yaşamın başladığı, hayvanların evcilleştirildiği ve tarımın yapıldığı
bilinmektedir.
Kent merkezindeki ilk yerleşmenin Ankara Kalesi'nin bulunduğu bölge olduğu
tahmin edilmektedir. İlk Çağ kentleri için zorunlu olan üç koşul Ankara'da
mevcuttu. Güvenlik açısından ulaşılması zor olan sarp kayalıklı tepe, gıda
gereksinimi için Çubuk Ovası ve su için de Hatip Çayı. Hİtitlerin Ankara'yı
askeri bir garnizon olarak kullandıkları sanılmaktadır.
Her ne kadar kent
merkezinde Hititlere ait hiçbir kalıntı elde edilememişse de Mürted Ovasının
yakınındaki M.O. 2000'e tarihlendiriİen Bitik'te erken Hitit dönemine ait bir
bitik vazosu ele geçirilmiştir. Haymana yakınlarındaki Gâvurkale'de ise
Hititlere ait dinsel alan kabartmaları bulunmuştur. Aynca Karaoğlan,
Ayaş/Asarcık-Tekke, Polatlı/Karahöyük-Yassıhöyük, Etimesgut, Sincan,
Mogan/Hacılar, Haymana/Külhöyük ve Çubuk/Aktepe-Karadana'da Hitit kalıntılarına
rastlanmıştır.
Hitit İmparatorluğu"nun tarihe karışmasından sonra kent ve çevresi M.Ö. 8-7.
yüzyıllarda Frig egemenliğine girer. Ankara'daki ilk önemli yerleşme Frigler
döneminde olur. Bu dönemin izlerine Augustus Tapınağı'nın duvarlarında
rastlanır. Friglerin ana tanrıçası Kibele'nin oturduğu tepenin bugünkü Hacı
Bayram Camii ve çevresi olduğu yapılan kazılarda bulunan Frig kalıntıları ile
gösterilmiştir.
Geç Hitit ve Frig kabartmaları Atatürk Orman Çiftliği/tren
istasyonu, Bahçelievler, Gölbaşı ve Etimesgut'ta ele geçirilmiştir. Ayrıca
Atatürk Orman Çiftliği, Anıtkabir ve Bahçelievler arasında Frig nekropolünü
oluşturan birçok tümülüs bulunmuştur. Bulunan bu eserler Anadolu Medeniyetler
Müzesi ile ODTÜ Müzesi'nde sergilenmektedir.
Bunun yanında Ulus kazısı,
Karaoğlan, Hacılar, Bitik, Sincan höyüklerinde, Sincan/Tatlar, Ayaş/Gökler,
Beypazarı/Boyalı-Fasılkaya ve Güdül/Kirmir Çayı Vadisi'nin kaya mağaralarında
Frig eserleri görülmüştür. Bu döneme ait en fazla eser Gordion'dadır.
MÖ. 696/695 yıllarında İran'dan gelen Kimmerlerin Frigya'yı istilası ile Frig
Krallığı yıkılır. Kimmerlerin geri çekilmesi ile bölgede Lidyahlar egemenlik
kurarlar.
Lidyalılar M.Ö. 547' ye kadar hüküm sürmüşlerdir. Bu dönem kent. Kral Yolu
üzerinde olması nedeniyle ticari ve askeri bir merkez konumuna girmiştir.
Ankara doğudaki Perslerle ve batıdaki site devletleri arasında Önemli bir pazar
yeri olmuştur. Lidya Kralı Krezüs'ün M.Ö. 547' de Pers Kralı Kyros'a
yenilmesiyle kent Pers egemenliğine geçer.
Yaklaşık 200 yıllık Pers döneminde
Ankara önemli bir ticaret merkezi olma konumunu korur. Anadolu, Pers yönetiminde
birçok satraplığa(valilik) bölünmüş ve Ankara, Daskyleion Satraplığı'nda yer
alrmştır. Persler Anadolu'da çok önemli yol ağlan inşa etmişlerdir ve en
önemlisi Kral Dareios Fin kurduğu Kral Yolu'dur.
Daha sonra Makedonya Kralı
Büyük iskender Anadolu'yu Helen dünyasına açmak için doğu seferine çıkarak M.Ö.
333 yılında Persleri tüm Anadolu'dan çıkarır. İskender Kral Yolunu Tuz Gölü
civarına kaydırdığı için Ankara bir süre ticari yönden önemsiz konuma düşer.
Ankyra adı yazılı kaynaklarda ilk kez Büyük iskender'in Asya seferinde geçer.
Büyük iskender Gordion'da ünlü düğümü keser ve daha sonra bir süre Ankara'da
kalır. Onun M.Ö. 323 yılında Babil'de ölümü üzerine imparatorluk satraplıklara
bölünürek, Ankara ve çevresi Antigonos'un payına düşer.
Bölge, M.Ö. 301' deki
Ipsos savaşında Antigonos'un ölümünden sonra, önce komutan ve satrap Lysimakhos'
un ve daha sonrada M.Ö.281'de Lidya'da Korupedion savaşında Lysimakhos'u yenen
I.Selevkos'un eline geçer, M.Ö. 278-189 yıllan arası Galatlann egemenliğine
girer.
Galatlar Avrupa'da Kelt olarak bilinen Kuzey Avrupa'dan Akdeniz'e kadar
uzanan geniş, istilacı ve yıkıcı bir kavimdir. 20.000 kişiyle hep doğudan
batıya doğru bilinen göçlerin tersine batıdan doğuya gelerek Sakarya ve
Kızılırmak arasında daha sonra Galatya adı verilen bölgeye yerleştiler.
Galatlann üç kolundan biri olan Tektosag'lar Ankara'ya gelerek kendilerine
başkent yaptılar. Diğer İki kol Pessinus (Sivrihisar/Ballıhisar) ve Tavium
(Yozgat/Büyüknefes)'a yerleştiler. Ankara'nın belgelere dayalı düzeni Galatlarla
başlar. Ankara'nın bu aralar çok geliştiği bilinmektedir.
Sivrihisar yolundaki Karalar (Asarkaya), Bağlum/Hisartepe, Sincan-
Yenikent/Yeni Kayı-Akçaören-Esenler, Ayaş/Tiske- Canılh-Karalar,
Polatlı/Basrikale-Hisarlıkaya ve Beypazan/Tabanoğlu-Dikmenkale'de Galatlara ait
kale kalıntıları bulunmuştur.
Galatlar Romalılara karşı düşmanca tutuma girince M.Ö. 189'da Romalı General
Vulso onları yapılan savaşta yendi ve yapılan barış anlaşmasıyla Ankara'yı
tekrar Galatlara bıraktı. M.Ö. 168' de Bergama(Pergamon) Krallığı Ankara'yı
istila etti. Romalılar tekrar harekete geçince geri çekildiler. Daha sonra
Pontus Krallığı istila etti. Bunun üzerine yapılan savaşta Romalılar Pontuslan
yendi.
Tüm bu karışıklıklardan sonra Roma İmparatoru Augustus M.Ö. 25' de
Galatya'yı Roma'ya bağladı.
Ankara'run en parlak dönemi Roma împaratorluğu'nda Galatya eyaletinin
başkenti olmasıyla başlar. Metropolis yani Anakent unvanı alır. Doğu Roma'nın
merkezi İstanbul, Ankara ise dinlenme kenti olmuştur. Kent askeri açıdan
stratejik bir öneme sahipti.
600 yıl bölgeye hakim olurlar, ilk yıllarda kentin
yönetimini Galat prenslerine bıraktılar. Kent Roma döneminde bir Çok yapılarla
donatıldı ve diğer Roma kentlerinde olduğu gibi 12 semte (fiile) bölündü,
içişlerinde bağımsız ve demokratik olarak, halk tarafından seçilen meclislerle
yönetildi.
Bu dönemde kentin alt yapısı tamamlanmış ve Elmadağ'dan taş
borularla su getirilmiştir. Tahıl üretimi, dokumacılık ve hayvancılık alanında
büyük gelişmeler sağlanmıştır. MS. 3. yüzyılın başında imparator Caracalla kale
duvarlarını onartmıştır. 4. yüzyılın ortalarına doğru Hıristiyanlığın
yayılmasıyla kent, dini bir merkez olup 314 ve 358' de Saint Synode adıyla
kurulan Hıristiyanlık Meclisinin önemli dini kararları almasında rol
oynamıştır.
M.S. 3. yüzyılda Penslerin ve Gotların Anadolu'ya akınları sonucunda Roma
İmparatorluğu eski gücünü yitirdi. Kentteki yapıların çoğu tahrip oldu ve
kıtlık ortaya çıktı, imparatorlukta oluşan sosyal ve ekonomik çöküntü kentin
çevresinin surlarla çevrilmesine neden olmuştur. M.S. 395'te İmparatorluk ikiye
ayrılınca doğuda Bizans egemenliği başlamıştır.
Bizans döneminde Ankara askeri ve ekonomik açıdan yine önemini korudu.
Dokumacılık ve ticaret gelişti. M.S. 622'de Sasanilerin daha sonraları da
Arapların saldırılarına uğradı. M.S. 806'da Harun-el-Reşit ve 839'da
El-Mutasin'in yağmalarına maruz kaldı. Bu kısa süreli ele geçişlerden sonra
Bizanslılar tekrar duruma hakim oldular. 11.yüzyıla kadar bir barış dönemi oldu
ve ticaret daha da gelişti.
11.yüzyılın ilk yarısındaki veba salgını, deprem ve kıtlık kentten göçlerin
olmasına neden olmuştur.
1071 yılında Selçuklu Sultanı Alpaslan Malazgirt'te Bizans imparatoru
R.Diogenes'i yendi. Ankara 1073 yılında ilk kez Türkler tarafından alındıysa da
bu egemenlik (asa sürdü. Bizanslılar, Danişmentliler ve Selçuklular arasında
kent birkaç kez el değiştirdi.
1101'de Haçlılar sırasında Bizanslılar, 1127'de
Danişment Beyi Emir Gazi ve daha sonra oğlu Mehmet Gazi ve son olarak da 1143'de
Selçuklu Sultanı I.Mesut tarafından ele geçirildi. 1155'de I.Mesut'un Ölümü
üzerine oğlu Şahinşah başa geçtiyse de kardeşi U. Kılıçarslan'a 1169 yılında
yenildi. Sonuçta II.Kılıçarslan Anadolu'da Selçuklu Devleti'nin birliğini
sağladı.
Selçuklular döneminde özellikle 1219-1237 yıllan arasında Alaaddin Keykubat'm
hükümdarlığı sırasında Ankara parlak günler yaşamıştır. Kent askeri ve ekonomik
yönden yeniden canlandı. Kale'yi onarttılar ve günümüze kadar gelen birçok
Önemli eserler bıraktılar.
II. Kjlıçarslan ülkesini Ölmeden önce oğulları arasında paylaştırdı.
Muhiddin Mesut'un payına Ankara düştü. 1192'de babalan Ölünce Tokat'ta bulunan
kardeş Rükneddin Süleyman yaklaşık 3 yıl Ankara Kalesi'ni kuşattıktan sonra
1204'de Kale'yi ele geçirdi. Oğullan île birlikte Muhiddin Mesut'u öldürdü.
Beş
gün sonrada kendisi öldü. Daha sonra sırasıyla III.Kılıçarslan ve Gıyaseddin
Keyhüsrev'in idaresine girdi. Keyhüsrev öldükten sonra Alaaddin Keykubat 1210
yılında Ankara'ya geldi ve kardeşi Izzeddin Keykavuş'un ölümü üzerine 1219
yılında sultan oldu.
13. yüzyıldan itibaren Moğolların ve ilhanlıların saldırılan sonucu tüm
Selçuklu kentlerinde olduğu gibi Ankara da çok zarar gördü.
1243'de Selçuklular Kösedağ Savaşı'nda Moğollara yenildi. II.Gıyaseddin
Keyhüsrev Ankara Kalesi'ne sığınmak zorunda kaldı. Anadolu'da Selçukluların
güç kaybı devam etti. Selçuklular, ilhanlılar, İlhanlı valilerinden
Eratnaoğulları ve Ahiler arasında kentte devamlı yönetim değişiklikleri oldu.
1304'de Ankara Moğolların İdaresine girdi ve Ahi Beyleri Moğolların denetiminde
idareyi ele aldılar.
Orta Asya'nın büyük kentlerindeki esnaf ve zanaatkarlar Moğollardan kaçarak
Anadolu'ya, özellikle de Ankara'ya gelmişlerdir.
Ahiler döneminde ticaret gelişti. Sofçuluk ve dericilik kente özgü olarak
önem kazandı. Esnaf teşkilatı olan Ahilik bu dönemde kurumlaşmıştır.
1308-1341 yıllan arasıda ilhanlılar yönetimi ele almış ve tayin ettikleri
valilerle yönetmişlerdir. Sivas Valisi Alaeddin Eratna I342'de Eratnalılar
Devletini kurmuş ve Ankara bir dönem de onun belirlediği valilerle idare
edilmiştir.
1354 yılında Orhan Gazi zamanında Süleyman Paşa tarafından Ankara Ahilerden
savaşsız bir şekilde alınarak Osmanlı Devleti'ne bağlanmıştır.
1402 yılında Anadolu'yu istila eden Timurlenk, Yıldırım Sultan Beyazıd'ı
Çubuk Ovası'ndaki Ankara Savaşı'nda yendi. Daha sonra Beyazıd'ın ölümü ve
Tİmurlenk'in çekilmesi üzerine bir süre karışıklıklar yaşandı. Bu duruma 141 [
yıhnda Çelebi Mehmet Ankara'yı alarak son verdi.
Bundan sonra Ankara Osmanlılar
için hem askeri açıdan hem de sofçuluk, kunduracılık debbağlık ve bağcılık gibi
ticari açıdan Önemli oldu. 16.yüzyılda Kanuni devrinde eyalet sistemi kurulurken
bir süre Anadolu eyaletinin merkezi oldu. Daha sonra eyalet merkezi Kütahya'ya
nakledilince 1413'de sancak merkezi haline geldi. Bu arada şehrin nüfusu ve
mahalle sayısı arttı. 1555 yılında Demschwam kent krokisini çizdi.
1558 yılında Şehzade Beyazıt isyanı ve 17.yüzyılın başında çıkan Celali
isyanları kente büyük zarar verdi. 1623' de Abaza Mehmet Paşa, 1651' de Abaza
Hasan Paşa ve 1652' de İbiş Paşa'nın saldırısına uğrayan kentimiz huzuru
Köprülüler devrinde buldu. Daha sonraları da 1832-1833 yıllan arasında Mısır
Valisi Mehmet Ali Paşa'nın ordulan kente egemen oldular.
1836' da II. Mahmut döneminde tekrar eyalet merkezi oldu. 1848-1850 ve
1855-1859 yıllan arasında Bozok eyalet olunca Ankara Sancağı buraya bağlanmış,
nihayet 1860'dan sonra yeniden eyalet merkezi olmuştur.
19.yüzyılın ortalarından İtibaren Güney Afrika ve Kaliforniya'da tiftik
keçisi yetiştirilmesi ve dokumacılıkta makineleşmenin başlaması sof ticaretine
darbe vurmuştur.
1815 yılında büyük bir veba salgım ve 1847 yılında ise büyük bir kıtlık baş
göstermiştir.
1839'da ilk defa Prusyalı subay Freih Von Wincke kentin detaylı bir planını
hazırlamış ve 1869'da ilk matbaa açılmıştır. 1892'de demiryolları kente ulaşmış
ve 1917 yılında çıkan büyük yangın bir çok mahallenin yanmasına neden
olmuştur.
Kentte arka arkaya oluşan bu olumsuzluklar 27 Aralık 1919 yılında Mustafa
Kemal'in Ankara'ya gelmesiyle noktalanmıştır. Kurtuluş Savaşı sürecinde 23
Nisan 1920'de Büyük Millet Meclisi açıldı. 13 Ekim 1923' de Ankara başkent ilan
edildi ve 29 Ekim 1923'de de Türkiye Cumhuriyeti kuruldu. Cumhuriyetin ilk
yıllarında Ankara bozkırın ortasında çorak, balcımsız, sıtmalı bir kasaba
görünüşlü kentti. Yaklaşık nüfusu 30. 000 dolaylanndaydı. Ankara aradan geçen 80
yıl sonrasında hızla gelişerek modem ve çağdaş bir kent olmuştur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder