3 Şubat 2018 Cumartesi

Kırım Türklerinin Etnik Kökeni ve Tarihçesi

KIRIM Tatarlarının etnik kökeni; tarih boyunca Kırım ve civarında yerleşen çeşitli Türk kavimlerine dayanır.

Kırım’a ilk gelen Türk kavmi, Hunlardır. Köktürkler, Onogurlar Kuturgurlar ile M.S. VII. yüzyılda Hazar Türkleri, X. Yüzyıl başlarında ise Peçenekler , Kırıma yerleşen diğerTürk kavimleridir.

Kıpçaklar, X.yüzyılın sonlarında Peçenekleri mağlup ederek Kırım'ı ele geçirmişler ve, iki yüzyılı aşkın bir süre Kırım'a hakim olmuşlardır. Kırım’ın etnik ve kültürel yapısının oluşumunda en güçlü etki Kıpçak Türklerine aittir. Kıpçakların engin kültür mirasının derin izleri bugün dahi bütün canlılığı ile Kırım Türklerince yaşatılmaktadır. Kırım Türklerinin kullandığı dil de Kıpçak Türkçesidir.

Kırım'daki Kıpçak hakimiyeti İslamiyet'in Kırım’da yayıldığı bir dönem olmuştur ve XI. Yüzyılın sonlarına doğru Türklerin çoğunluğu İslamiyet’i kabul etmişlerdir. 

Asya'nın büyük bir kısmına hakim olan Moğol İmparatorluğu (Cengiz Han Orduları), XIII. Yüzyıl ilk çeyreğinde, Kıpçakları yenerek yarımadaya hakim olmuşlardır. Cengiz Han İmparatorluğunun parçalanması üzerine, Kırım, Altın Ordu imparatorluğu hakimiyetine girmiştir.

Altın Ordu¹ Hakimiyeti Kırım’ın etnik, dini ve siyasi geleceğini kesin olarak belirlemiş ve Kırım’ın tamamen Türkleşmesini sağlamıştır.

TATAR ADININ KULLANIMI

Kırım Kazan ve İdil boylarındaki ahali , tamamiyle Türk olduğu halde, kökleriyle bağının kopartılması amacıyla bilhassa Ruslar tarafından kendilerine "Tatar" adı verilmiştir. Aslında Tatar adı, gerek Anadoluda gerekse Rusya ve İslam dünyasında Moğolların hakim oldukları saha ahalisi için kullanılmıştır.

(Örneğin Mevlânâ, Divan-ı Kebir de Anadoluyu tehdit eden Moğollardan Tatar olarak bahsederek bir gazelinde şu ifadeleri kullanır:
"Sen Tatardan korkuyorsun;
Çünkü Tanrıyı tanımıyorsun.
Oysa ki ben Tatarlardan iki yüz iman bayrağı yükselteceğim." )



Mamafih “Tatar” adı uzun süre bu Türk boylarınca benimsenmemiş, ancak Rus siyasi baskısı altında kabul ettirilmiş ve zaman içerisinde Rusların dışındaki diğer yabancı toplulukların ve Türklerin de kullanması sonucu yavaş yavaş kabul görmüştür.
 
Kırım’ın yerli halkı Tatar Türkleri, tarihlerindeki en acı olaylardan 18 Mayıs 1944’teki sürgünü.

Kırım Tatar Türklerinin Tarihi

Milletleri yaşatan en önemli unsurun kültür ve dil olduğunu bilen Çarlık Rusyası zorunlu asimilasyona adayı işgal ve ilhak ettiği 1783 yılında başlamış. Adayı işgal ettikten bir müddet sonra Kırım’da Türk coğrafi adlarını değiştirme siyasetini, muhtelif tarihlerde uygulamaya koymuştur.Akmescit; Simferopol Seyitler; Nijnegorskiy Yedikuyu; Leninskiy örneğindeki gibi şehirlerin Türkçe isimleri geğiştirilmiştir.1783’de başlayan bu muamele 2. Dünya Savaşı sonlarında en acımasız halini almış 28 Ekim 1943’de Kalmık, 2 Kasım 1943’de Kara-çay Türkleri’nin topraklarından sürgün edilmesi İle başlayan süreç 18 Mayıs 1944’de Kırım’a sıçramıştır.

18 Mayıs 1944 tarihinde gece saat 03.00 civarında bazı Türk Milliyetçisi Kırımlılar’ın tespit edilip tutuklanması ile başlayan zorbalık harekatı tüm Kırım’a yayılmış 15 dakikada sadece yanlarında taşıyabilecekleri eşyalar ile hazırlanılması istenen Kırım Türkleri,bulundukları şehir ve köylerin meydanlarında tarlalarında toplanmış, isteyenlerin kaçmasına izin verildiği söylendikten sonra topluluktan ayrılanların arkasından kurşun yağdırılmıştır.Tüm bu insanlık dışı uygulama devam ederken diğer Kırımlılar, komşuları olan Türkler’e yapılanları bir tiyatroyu izler gibi izlemişlerdir.

Sürgün edilen Kırımlıların kimi hayvan vagonlarına doldurulup Sibirya, Özbekistan ve Kazakistan’a ,kimi de ufak salların kürekleri alındıktan sonra Karadeniz’in azgın sularına bırakılmışlar .Apaçık ölüme terk edilmişlerdir.Bir çok Kırım Türk’ü açlık ve yaralardan bitap düşmüş ve bu ölüm yolculuğuna malup olmuşlardır.Bu katliam projesi ve insanlık dışı uygulama öyle noktalara varmıştır ki 20 Temmuz 1944’de Kırımdan sürgün edilmesi unutulan Arabat Köyü’ndeki Türkler, bir gemiye toplanmış ve gemi denize açıldıktan sonra ambar kapakları açılarak barıtılmış Kırım Türkleri,boğularak feci şekilde can vermişlerdir.

Kırım’dan sürgün edilen Türklerin yerine Rus ve Ukraynalılar getirilerek bir iskan politikası uygulanmış, Rus Hükümeti, Türklerin topraklarını ve taşınmaz mülklerini yerleşimcilere babasının malı gibi dağıtmıştır.Daha sonra 14 Aralık 1944’te ,1783 yılında başlanılan Türk adlarının değiştirilmesi politikasının tıpatıp aynısı Türk adı taşıyan tüm şehir, köy ve bölgelerde gerçekleştirilmeye başlanmıştır.

Rus hükümeti, öyle pişkin davranmıştır ki 19 Şubat 1954’de Kırım’ı Ukrayna’ya hediye etmiş ,ağustos 1965’de ise sürgün edilip hayatta kalan Kırım Türklerinin vatanlarını sadece “turist” olarak ziyaret etmelerine izin vermiştir.

Bugün ise apaçık bir tecrit ve soykırım projesi olan Kırım Sürgünü’nün izleri hala silinmiş değildir. Kırım’da, Kırım Türklerinin sadece %10’u anadillerinde eğitim veren milli mekteplerde eğitim görebilmektedir. %90’ı ise mecburiyetten Rus okullarında eğitim görmektedir. Kırım’da anadilde eğitim veren sadece 15 okul bulunmaktadır. Dedelerinin zihniyetinde olan Türk düşmanı Rus, UkraynalI ve kendini Türklerden ayrı gören işbirlikçi birtakım Kırımlı güruh sokaklarda Kırım Türklerini adeta avlamakta ve eziyet etmektedirler.

Dedelerini örnek alıp Kırım Türk’üne zulüm yapan tüm zibidiler, Rus’un dedesinin Türk’ün atasına çobanlık yaptığını iyi öğrensinler. Tüm dünyadaki Türk Yurtlarında Türk Irkına yapılan zulme kulak tıkayanlar, sessiz kalanlar, alkış tutanlar Türk’ün çelik sinirlerinin Rus’un kancık ecdadının böğrüne saplanan okun yayı gibi gerildiğini ve yapılan hiçbir zulmün karşılıksız kalmadığını ve kalmayacağını iyi bilsinler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder