Osmanlı Devleti’nde askeri bir sınıf olarak kurulmuş olan
Yeniçerler, Dünya tarihindeki ilk sistemli ve çağdaş ordudur. 15. yüzyılda
oluşturulan ve birçok savaş kazanan bu askeri birlik, aynı zamanda çağının en
etkili askeri gücü olarak kabul edilmiştir. 16. ve 17. yüzyıllarda Osmanlı
Devleti’nin duraklama ve gerileme dönemlerinde askeri başarılarını yitirmiş ve
zamanla imparatorluğa uygulamış oldukları baskı ve isyanlar nedeniyle ortadan
kaldırılmıştır.
Yeniçerilerin Ortaya
Çıkışı
Osmanlı Devleti’nin topraklarının giderek
genişlemesiyle birlikte yeni bir ordu sistemi arayışı başlamıştır. Yıldırım
Bayezid döneminde oluşturulmaya başlanan bu askeri ocağın, aslında Osmanlı
Devleti’nin kuruluş döneminde çalışmaları yapılmış fakat uygulanamamıştır.
Bu
ocak ani bir kararla değil, zaman içerisinde gelişen askeri düşüncelerin bir
düzene oturtulmasıyla oluşturulmuştur. Osmanlının topraklarının genişlemesiyle
birlikte imparatorluktaki gayrimüslimlerin sayısı oldukça artmış ve
gayrimüslimlere birçok imtiyazlar tanınmıştır. Bu haklardan biri de orduda
savaşabilmeleri oluşmuştur.
Bu nedenle devşirme sistemiyle oluşturulan yeni bir
ocak kurulmuştur. Devşirme sisteminde; gayrimüslim ailelerden 10-18 yaş arası
erkek çocuklar alınıp, Türk ailelere teslim edilmiştir. Türk aileler bu
çocuklara Türklerin; gelenek, görenek, örf ve adetlerini, Türkçe konuşmayı
öğretip sonrasında sünnet ettirdikten sonra acemi ocağına yollamışlardır.
Acemi
ocağında başarılı olan gençler daha sonra “Yeniçeri Ocağına” girmeye hak
kazanmışlardır. Son olarak kişilerin zekâ seviyeleri ve kişilik özellikleri
belirlenerek; eğitimleri alan gayrimüslim gençlere duruma göre sarayda önemli
görevler verilmiştir. Geriye kalan erkekler ise ocakta askerlik yapmaya
başlamışlardır.
İlk zamanlarda Kapıkulu ordusunda çok az sayıda bulunsalar da
zamanla sayıları 150.000 bulmuştur. Yeniçeri gelirini ise; ulufe denen maaş,
yılda bir takım elbise, üç ayda bir yevmiye ve padişahın dağıttığı cülus bahşişi
oluşturmuştur.
Yeniçeriler, genellikle savaş alanlarında bulunmamışlardır çünkü
ayaklanmaları ve iç huzursuzlukları bastırmak onların temel görevlerinden biri
olmuştur. İtibarları gittikçe yayılmış olan bu askeri birliğin, sayı olarak
fazlalaşmaları güçlerini gittikçe arttırmıştır.
Padişahı, sarayı, merkez alanını
ve uç bölgeleri gibi devletin kilit noktalarını korudukları için çok itibar
görmüşlerdir. Bu ocak sayesinde Türkler, Rumeli’ye çok kolay bir şekilde
yerleşmişlerdir. Barış zamanında genellikle İstanbul’u korumakla
görevlendirilmişlerdir.
İlk olarak Edirne’de kurulan bu ocak, devletin
merkezinin İstanbul’a taşınması sebebiyle İstanbul’a yerleşmiştir. Yeniçerilerin
birçoğu İstanbul’daki at meydanındaki Şehzadebaşı’na, diğerleri ise Aksaray
tarafındaki kışlalara yerleştirilmişlerdir.
Yeniçeri Ocağının
Sınıflandırılması
Yeniçeri Ocağı, ilk kurulduğu yıllarda yaya
bölükleri veya cemaat adı verilen bölüklerden oluşurken, Fatih Sultan Mehmet’in
uygulamasıyla bu askeri birliğe Sekban Sınıfı da eklenmiştir. Tabi bazı
kaynaklarda cemaat ortalarının, sekbanlar ve ağa bölüklerinden oluştuğu
belirtilmiş ve her iki bilginin de doğruluğu kanıtlanmıştır. “Orta” kelimesi
tabur anlamına gelmektedir.
Yeniçeri Ocağının sınıfları ise şu
şekildedir;
1. Cemaat Ortaları: İlk kurulan bölük olan
cemaat ortalarının komutanları yaya başıdır. 100 kişiden oluşmaktadır. Bu
bölükte askeri rütbe olarak; turnacı, deveci, katrancı ve zemberekçi gibi
görevler verilmiştir.
2. Sekban Bölükleri: Fatih Sultan Mehmet’in
oluşturduğu bu bölük padişaha bağlı askerlerden oluşturulmuştur.
3. Ağa Bölükleri: Padişaha bağlı askerlerden
oluşturulmuştur. II. Bayezid’in tahta çıkacağı zaman sekbanların ayaklanması ile
yeni bir bölük olan ağa bölükleri oluşturulmuştur. Ağa bölüğü en yetkili
kişilerden oluşturulmuş ve padişahlar da birinci bölük ağalarından
sayılmışlardır. Yeniçerilerin kumandanı olan yeniçeri ağaları en güvenilir
kişiler arasından seçilmişlerdir. Bu durumun sebebi ise; padişahların tahta
çıkmasında ve devamındaki olaylarda yeniçeri ağasının yönetimde söz sahibi
olmasıdır. Padişahla beraber seferlere çıkan yeniçeriler, padişahın bulunduğu
“Otağ-ı Hümayunu” korumakla görevlendirilmişlerdir. Yeniçeri ağası Türkçe
sözlükte “Bakan” anlamına gelmektedir.
4. Karakullukçu: Bu birlik rütbesiz askerlerden
oluşturulmuştur.
5. Usta: Alt rütbeli yeniçeri
subayıdır.
6. Baş çavuş: Askeri birlikteki üçüncü
amirdir.
7. Kapıcı Başı: Saray kapılarını koruyan
askerlerin subayıdır.
8. Orta Çavuşu: Baş çavuşun
yardımcısıdır.
9. Kul Kahyası: Askeri birlikteki ikinci
amirdir.
Yeniçeri Ocağının Sancakları ve Sancakların
Farklı Özellikleri
Yeniçeri ocağında her askeri bölüğün
kendine özgü bir sembolü, filamanlarının üzerine işlenirdi. Her bir askeri
bölüğe bir sancak verilir sefere çıkıldığında ise sancak, kumandanın çadırının
önünde toprağa saplanılırdı. En önemli sancak ise “Azam Bayrağı”dır.
Bu bayrak
atlastan yapılan ve üzerine altın sırma ile “Fetih Ayet-i Kerimesi” işlenen özel
bir bayraktır. Azam bayrağı sefer sırasında Yeniçeri Ağası’nın çadırının önüne
dikilirdi fakat Yeniçeri Ağası sefere çıkmadıysa Sekbanların çadırının önüne
dikilirdi. Bayrakların bir diğer önemli özelliği ise Beyaz Sancak, ocağın Sünni
olduğunu belirtir üniformaları yeşil ve kırmızı renklerinden yapılırdı. Seferden
önce veya ulufe dağıtılırken Yeniçeri Duası (gülbengi) bir ağızdan
okunurdu.
Yeniçeri DuasıAllah,
Allah, İllallah
Baş üryan, sine püryan
Bu meydanda nice başlar
kesilir
Hiç olmaz soran
Kulluğumuz padişaha ayan
Üçler, yediler,
kırklar
Gülbengi Muhammedi
Nur-ı Nebi
Kerem-i Ali
Pirimiz,
sultanımız
Hünkar Hacı Bektaşi Veli
Demine devranına hü diyelim!
hüüüüüüüüü…..
Sancakta Yazılı Olan
Dua
Hacı Bektaşi Veli’nin bindiği cansız duvar.
Mazharı
Nur-i Ali’dendir ona ol yadigar.
Nare-i Düldül ederdi arşı ala da
karar.
Şad hazare bin kafiri bir narada etti şikar.
Dedi: Arslanım
Ali’dir, kudretine girdikar.
Lâ Fetâ İlla Ali
Lâ Seyfe İlla
Zülfikar
Koydular başın ol şahın Kerbela meydanına.
Bastılar parmakların
Şah Hüseyin kanına
Urdular miskin pelitle kıymadan gerdanına
Bu hakaretler
yaraşmazdı o şahın şanına
Düşmeden kanı yere, ol demde çağırdı gübar.
La
Fetâ İlla Ali
Le Seyfe İlla Zülfikar
Padişahım çok yaşa
Devletinle bin
yaşa
Yeniçeri Ocağının
Sonlanması
İşte, bu nam salmış ve birçok savaş kazanmış olan
Yeniçeri, ne yazık ki unvanını bir süre sonra kaybetmiştir. III. Murat döneminde
yeniçerililer bozulmaya ve devletin iç işlerine karışmaya başlamıştır.
III.
Murat döneminde akçe değerini kaybedince maaşlarını akçeyle alan yeniçerililer
bu duruma karşı çıkıp isyan etmişlerdir. Belki de birçok kişinin yeniçeri
ocağına, eskisi gibi zor koşullarla değil de daha kolay şekilde alınması bu
düzensizliğin asıl nedenlerinden biri olmuştur.
Normal şartlarda bir yeniçeri
evlenemez ve askerlik dışında da başka bir işle uğraşamazdır. Fakat zamanla
kuralların hafifletilmesi durumu oldukça değiştirmiştir. Yeniçeriler evlenmeye
başlamış ve başka işlerde çalışmışlardır. Zamanla da halkı rahatsız edecek
davranışlarda bulunmaya başlamışlardır.
17. yüzyıl ortalarında İstanbul’daki
birçok isyanı Yeniçeriler çıkarmıştır. І. Mahmut zamanında esnafa “Esame” adı
verilen maaş kartları satılmış ve bu kartların her biri bir ulema maaşı anlamına
gelmiştir. Yeniçerili askerlerin bazıları bu kartları bilinçsizce zenginlere
satmış ve onlarla iş birliği yapmıştır.
Zaten zamanla birçoğu torpil ile üst
görevlere geçmişlerdir. 1560 yılından itibaren İstanbul dışındaki sancaklara
yerleştirilen yeniçeriler, yönetimde de söz sahibi olmaya başlamışlardır. Cülus
bahşişinin az verilmesi ya da bazen hiç verilmemesi de yeniçerileri isyan
ettiren sebepler arasında olmuştur. İlk isyanlarını Fatih Sultan Mehmet’e karşı
yapmışlardır.
Padişah ve Çandarlı Halil Paşa arasındaki mücadeleye tepki
olarak yapılmış bir isyandır. Fakat padişahın zaferi ile sonuçlanmış ve
yeniçeriler padişahın yeni sistemiyle kontrol edilmiştir. Kanuni Sultan
Süleyman’ın ardından tahta gecen padişahların çoğu sefere çıkmayıp saray içinde
kalmışlardır.
Bu durum yeniçerililerin daha da bozulmasına ve ayaklanmasına
neden olan sebepler arasında olmuştur. Hiç şüphesiz, yeniçerililerin en vahşice
isyanı Genç Osman zamanında çıkarılmıştır. Genç Osman seferde başarısız olan ve
gittikçe bozulan yeniçeri ocağını kaldırmaya karar vermiştir.
Bunu kısa sürede
duyan Yeniçeriler ayaklanmış ve padişahı boğarak öldürmüşlerdir. Daha sonra
değişen şartlar ve olumsuzluklar ІІ. Mahmud döneminde Yeniçerilerin 1826 yılında
kaldırılmasıyla son bulmuştur. Yeniçeri ocağının yerine ise Asakar-i Mansure-i
Muhammediye Ordusu (Vaka-i Hayriye) kurulmuştur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder