Lozan Antlaşması'ndan sonra
yeni Türk Devleti'nin dış siyaseti "Yurtta Barış Cihanda Barış" temellerine
oturtuldu.
Lozan Antlaşması'nda
Türkiyedeki Rumlar ile Yunanistan'daki Türklerin değiştirilmesi kararı alınmış,
İstanbul'daki Rumlar ve Batı Trakyadaki Türkler bu değişimin dışında
tutulmuştu.
Yunanistan, İstanbul'da çok
sayıda Rum bulundurmak amacıyla Mondros Ateşkes Antlaşması'nın imzalanmasından
önce İstanbul'a gelen Rumların da değişim dışında tutulmasını
istedi.
Türkiye ile Yunanistan
arasındaki anlaşmazlık, Uluslar Arası Adalet Divanı'na götürüldü. Adalet Divanı,
21 Şubat 1925'te verdiği kararla sorunun çözümünde yetersiz
kaldı.
10 Haziran 1930'da Türkiye ve
Yunanistan arasında imzalanan antlaşma ile sorun
halledildi.
Yabancı Okullar Sorunu
Lozan Antlaşması'nda,
Türkiyedeki yabancı okulların, Türk kanunlarına ve diğer okulların bağlı
oldukları tüzük ve yönetmelik hükümlerine uygun bulunmalarına karar
verilmişti.
Lozan Antlaşması'ndan sonra
Türk Hükümeti, bu okullarda Türk dili, tarih ve coğrafya derslerinin Türk
öğretmenler tarafından denetlenmesi esasını getirdi.
Ayrıca bu yabancı okulların
Türk müfettişleri tarafından denetlenmesi konusunda bir yönetmelik
belirlendi.
Yabancı okulların bu kurallara
uymak istememesi üzerine, bu okullar ilgili devletlerin Türkiye'deki
elçilikleriyle temasa geçti.
Türkiye'nin aldığı kararları
kabul etmeyen bazı okullar kapatıldı.
Irak Sınırı ve Musul Sorunu
İngilizler, Mondros Ateşkes
Antlaşması'nın 7. maddesi uyarınca Musul'u işgal etmişti.
1924'te Türkiye ile İngiltere
Musul sorununa çözüm bulmak amacıyla İstanbul'da bir araya
geldi.
Ancak antlaşma
sağlanamadı.
Taraflar, 20 Eylül 1924'te
Milletler Cemiyeti'ne başvurdu.
Milletler Cemiyeti Musul'un
Irak'a ait olduğu bildirdi. Türkiye bu karara karşı çıktı.
Türkiye Uluslar Arası Adalet
Divanı'na başvurdu.
Konu burada da
çözümlenemedi.
1925 yılında çıkan Şeyh Sait
İsyanı, Musul sorununu aleyhimize sonuçlandırdı.
5 Haziran 1926'da Türkiye ile
İngiltere arasında Ankara Antlaşması imzalanarak Türk - Irak sınırı bugünkü
şeklini aldı ve Musul Irak'a bırakıldı.
Türkiye'nin Milletler Cemiyetine
Girişi
Milletler Cemiyeti, 1919'da
imzalanan Versailles Antlaşması sonunda kuruldu.
1947 yılında görevini Birleşmiş
Milletler Cemiyeti'ne devretti.
Türkiye Milletler Cemiyeti'ne
1932'de girdi.
Türkiye'nin Cemiyet'e geç
girmesinin nedeni, Cemiyet'in o yıllarda başta İngiltere olmak üzere büyük
devletlerin çıkarlarını koruyan bir organ durumunda
olmasıydı.
Büyük devletler, o yıllarda
başta savaş tazminatı alınmaması ilkesi olmak üzere Milletler Cemiyeti'nin
hiçbir ilkesine uymuyordu.
Milletler Cemiyeti, Musul
sorununda İngilizlerin etkisinde kalıp yanlı bir tutum
sergilemişti.
Türkiye, önceleri Milletler
Cemiyeti'ne girmeyi bağımsızlık ilkesine ters gördü.
İspanya'nın teklifi ve
Yunanistan'ın desteği ile Türkiye 18 Temmuz 1932'de Milletler Cemiyeti'ne üye
oldu.
Balkan Antantı (Paktı - 9 Şubat
1934)
Balkan Antantı, 1930'lu
yıllarda artan İtalyan faşizmi ve Alman nazizminin Balkanları tehdit etmesi
üzerine kuruldu.
Antant'a katılan devletler :
Türkiye, Romanya, Yugoslavya ve Yunanistan'dı.
Bulgaristan ve Arnavutluk,
Balkan Antantı'na katılmayan Balkan Devletleri'n dendi.
Antant ile, dünya barışını
koruyamayan Milletler Cemiyeti'ne karşı, Balkan devletleri kendi topraklarını
korumayı amaçlamıştı.
9 Şubat 1934'te imzalanan Atina
Antlaşması sonunda, Türkiye, Romanya, Yunanistan ve Yugoslavya'nın katılımı ile
Balkan Antantı oluşturuldu.
Bu Antant çeşitli nedenlerden
dolayı başarılı olamadı.
Montrö (Montreux) Boğazlar Sözleşmesi (20 Temmuz
1936)
Lozan Antlaşması ile
Türkiye'nin Boğazlar'da silah bulundurması ve Boğazlar'a geçişi düzenlemesi
engellenmişti.
Bu durum, Almanya ve İtalya'nın
hızla silahlanması ile Türkiye'yi tehdit edici boyutlara
ulaşmıştı.
Milletler Cemiyeti'nin,
Boğazlar üzerindeki güvencesi Almanya ve İtalya karşısında yetersiz duruma
düşmüş, Boğazlara muhtemel bir saldırı şüphesi artmıştı.
20 Temmuz 1936'da yapılan
Boğazlar Konferansı'nda, Boğazlar üzerindeki Türk egemenliği kayıtsız şartsız
kabul edilerek, Montrö Boğazlar Sözleşmesi imzalandı.
Sadabat Paktı ( 8 Temmuz 1937)
1930'lu yıllarda İtalyan
faşizmi bütün dünyayı tehdit etmekteydi.
İtalya'nın 1934 yılında
Hebeşistan'ı işgal etmesi ve Doğu Akdeniz üzerindeki emellerini açıkça
belirtmesi üzerine, Türkiye Orta Doğu'da bulunan devletler ile bir ittifak kurma
konusunda harekete geçti.
8 Temmuz 1937'de Türkiye, İran,
Irak ve Afganistan'ın katılımıyla Sadabat Paktı kuruldu.
Hatay Sorunu
Hatay, Misak-ı Milli
sınırlarımız içinde bulunmasına rağmen, Ankara Antlaşması ile, bölgedeki Türk
kültürünün korunması şartıyla, Fransız egemenliği altında özel bir yönetime
devredildi.
1936 yılında Fransa'nın Suriye
ve Lübnan üzerindeki mandasını kaldırması üzerine, İskenderun ve Hatay Suriye
mandasına girdi.
Türkiye derhal sorunu Milletler
Cemiyeti'ne götürdü.
Milletler Cemiyeti, Hatay için
ayrı anayasa ve statü öngördü.
Hatay, meclisinin aldığı karar
ve yapılan halk oylaması ile, Hatay 2 Eylül 1938'de bağımsız devlet haline
geldi.
Hatay, 29 Haziran 1939
tarihinde kendi meclisinin verdiği karar gereği oy birliği ile Türkiye'ye
katılmayı kabul etti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder